Geçen ay Ayrıntı’dan çıkan Fırat İlim’in Bahtin monografisini okumaya başlayınca, yine Ayrıntı’nın bastığı ve Bahtin’in çeşitli yazılarından derlenmiş kitabı okuduğum üniversite zamanlarını hatırladım. Eryaman’daki öğrenci evimizin salonunda oturmuş her şeyin altını çize çize çeşitli aydınlanmalar yaşadığım an gözümün önüne geliyor. Bir de kafamda deli sorularla literary criticism dersine gidip Bahtin konuşmayı beklerken hocanın Russian Formalism falan anlatıp Bahtin’e değinmeden geçmesiyle hayalkırıklığına uğradığım an! (nerd problems) Onun da Bahtin enthusiast olduğunu anladığım bir arkadaşla birlikte ‘Peki ya Bahtin?’ diye serzeniş etmemiz! (Serpil Oppermann hocama selamlar :) )
O günden bu yana Bahtin kavramlarına dair literatür taramalarında, yararlandığım makalelerde karşıma çıkanlara ve bilgisayarımdaki Bahtin ve Voloşinov pdf’lerine rağmen derli toplu bir Bahtin değerlendirmesi okumadığımı fark ettim. Fırat İlim ve Ayrıntı sağ olsun bu eksiğimi kapattım.
Kitabı okumaya başladığım hafta Viyana’da Kunsthistoriches Museum’da büyük bir buluşma yaşadım. Brüksel’deki Bruegellerden sonra bir diğer hayalimi gerçekleştirip Tower of Babel dahil geri kalan Bruegel tablolarını görmüş oldum. Bahtin üzerine okurken The fight between carnival and lent’i görmek oyunlu bir rastlantı oldu (Bahtin’in doktora tezinde incelediği Rabelais’nın Gargantua and Pantagruel’inin bendeki Penguin yayınları baskısının kapak görselinin bu tablodan bir detay olması da metinlerarasılıkta son nokta :D)
Kitapta carnival için verilen bir etimolojik referansa göre ‘carne’ = et kökünden gelen bu kelimenin anlamı ‘güle güle et!’. Karnavalın amacı perhiz/oruç öncesi bedensel olanı kutlama. Bruegel’in karnaval tablosunda sağda kilise ve onun önünde/civarında dini öğeler ve önde perhizi simgeleyen bir deri bir kemik figür ile solda sopaya geçirdiği domuz ve üstünde oturduğu fıçıyla tombul karnaval adamı.
Tabloyu analiz edebilecek bir uzman değilim. Fakat Bahtin’i ilk okuduğumda beni en çok etkileyen (belki de tek anlayabildiğim :D ) nosyon karnavalesk olmuştu. Karnavalın ters yüz etme/alaşağı etme temalarının (ayakların baş olmasının :P), hiyerarşik ilişkilenme biçiminin bozulması ve tek düzlemde (kent meydanında) buluşulma halinin, kılık değiştirip/maske takıp istediğin kişi olma/kendin olmama oyunlarının (ve evet belki de en fazla ‘oyun’un ve karnaval gülmesinin) etkisinde kalmıştım. Bruegel’de de karnavalı görürürüz. Sadece karnaval tablosunda değil neredeyse tüm tablolarında. Aristokrasiyi, dini hikayeleri, mitik karakterleri değil halkı ve onun günlük meşgalesini resmettiği için. Bedensel olanı (yemek yemeyi, içmeyi, dansı, cinselliği) kutsadığı ve bir güldürü nesnesi olarak kullandığı için. Özellikle bu tabloda olduğu gibi karnavalla perhizi, halkla ruhban sınıfını ve kentin burjuvasını aynı meydanda buluşturduğu için. Karnaval karşıt-kültür ise Bruegel karşıt-kültürün sanatını yapmış.
Sanırım Gezi’den sonraki yıl Ayşegül Baykan hocam Gezi’yi karnaval üzerinden okuduğu bir sunum yapmıştı bize. İşte o paylaşmaya doyamadığımız Gezi mizahını ve belki birçoğumuzun ilk kez deneyimlediği kaotik bir arada olma halini / karnavaleski Bruegel’de görüyorum ve hangi tablosuna bakarsam bakayım gülümsüyorum. Triumph of Death’e bile :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder