26 Nisan 2011 Salı

Ama niçin? NİÇİN?


Bişeyler yap. Durma öyle. Bir şeyler yapmış olmak için yap. Isır kendini ne bileyim. Düşüncelerini duymamak en iyisi. Sus. Saçmalıyosun. İlgi istediğin çok açık. Başka ne anlamı olabilir ki? Ne fark eder? Ama niçin? Kim olduğumu görmek için. Ne kadar da 90'lar. Acı çekiyorum zırvaları. Büyü artık. Olmasa da olur. Olur mu? Olmuyo işte. O yüzden yapıyosun bunu. Ergen duygular. Bişeyler patlamak üzere. Ama bu o değil. Peki ne? Herhangi bir şey. Sordum. Gürültü iyi. Her şeyin arasından bir şey seçilmez ki. Çok zor. Neden o? Ama seçmek zorundasın. Seçmemek daha mı iyi? Bu sayılır mı? Bilmem. Yapmak. Çok az şey anlatıyo. Harekete geçmek. Çok havalı. Act. Demek istediğim bu. Herhangi bi şekilde. Söyledim belki bunu. Çığlık terapisi. Var mı böyle bişey? İyi gelir sanki. Paylaşmak değil niyetim. Sonuçta ne ki? Ne de çok soru. Saçma. Anlam arama. Arasan da saçmalayacaksın. Söylediklerinle bişey anlatmıyosun ki. Diğerlerini anlatmamış oluyosun. Seçtiklerini seçmiyosun seçmediklerini bir kenara itmiş oluyosun. O yüzden zor. Doğuyor gibi. Memnun kalmayacaksın. Olsun sen yine de yap. Bir şey yapınca “işte bu!” mu diyorlar? Öyle kolay mı acaba? “İşte bu” değil çünkü. Sadece “işte öteki değil!”. Bilenir mi zamanla? Rastgele toprağı yığmadan kumdan kale yapamıyosun ki di mi? Belki kumdan kale değil zaten kumdan kare yapsan yeter. Bişey. Bir şey.

P.S: "Ama Niçin? NİÇİN?" Bu soru bana ait değil aslında. Bkz. Jean-Paul SARTRE, La Nausée